WhatsApp’tan yapılan açıklama dünya gündemine bomba gibi düştü. Açıklamaya göre WhatsApp’ta yaptığınız yazışmalar ücret-i mukabilinde başkalarına satılabilecek.

Açıklama sonrasında kurban olduğum yurdum insanına bir telaş hâsıl oldu. Herkes kara kara düşünmeye, bu emr-ü vaki vaziyete karşı bir çözüm yolu bulmak için akıl aşındırmaya başladı.

Birileri Telegram programına geçmek fikrini öne sürdü. Bir başkası BİP uygulamasının daha güvenli olacağına karar verdi.

Kişisel güvenliğimiz önemliydi tabi. Özellikle akraba ya da altın günü gruplarında verilen kek tariflerinin istihbarat örgütlerinin eline geçme tehlikesi son derece ciddi bir konuydu.

Ya kanı deli akan sevgililer? İşte en büyük risk grubunu da onlar oluşturmaktaydı. Gece damarlardaki kanın deli gibi aktığı saatlerde yapılan +18 yazışmalar ve paylaşılan +18 resim ve videoların, porno sektörü için ne kadar önemli bir kaynak yarattığından habersizdiler.

Yurdum insanı sanıyordu ki buradan yazıyorsun ya da gönderiyorsun, oradan okunuyor ve izleniyor.

Hâlbuki WhatsApp’ın ABD’de Silikon Vadisi’ndeki depolama birimine giden mesajlar, orada kayıt edildikten sonra diğer tarafa aktarılıyordu. Yani artık +18 yazışmalar ve fotoğraf/video gönderenlerin bir süre sonra kendilerini bu işten milyarlarca dolar kazanan bir porno sitesinin “başrolünde” görmeleri son derece olası bir durum haline gelmişti.

Sosyal medyada yaşanan ve İngilizce “Throwback Thursday” olan #tbt ile bugünü değil mazisini de yapay zekânın değirmenine taşıyan yurdum insanı haberleşme arayışında kara kara hangi kanala geçeceğini düşünmeye başladı.

İşin bir başka ilginç tarafında ise Kamu Kurumları bulunmaktaydı.

Kurdukları WhatssApp gruplarına dahil olan çalışanların, gruptan çıkmaları bile suç sayılacak duruma gelmişti.

O gruplarda devlete ait iç yazışmalar rahatlıkla paylaşılıyor, evraklar havalarda uçuşuyordu.

Onlar da diğerleri gibi yapılan bir gönderinin doğrudan karşı tarafa iletildiğini falan sanıyorlardı. Oysa devletin bütün kademelerindeki en önemsiz yazışmalar bile Silikon Vadisi’nin depolarında çoktan yerini almıştı ve almaya da devam ediyordu.

Bir resmi evrakı yabancı bir ülkenin istihbarat servisine vermek ajanlık ve vatan hainliği ile cezalandırılırken, WhatsApp’taki gruba atmak sıradan bir haberleşme gibi görünüyordu.

Şimdilerde aralarında şunu konuşuyorlar;

“WhatsApp’tan çıkalım ama Telegram’a mı geçelim?”

Tabi, neden olmasın?

Amerikan CIA’yı bırakma zamanımız gelmişti zaten, belki Rus FSB (KGB) bizim için daha iyi(!) bir seçenek olabilirdi.

Tuşlu telefon kullanırken yaptığı görüşmelerle yıllarca sesleri kaydedilen dünya insanı, telefonunu daha güvenli(!) bir hale getirmek adına parmak izi okuyuculu telefonlara geçiş yaptı. Gönül rahatlığıyla bütün parmak izlerini de Apple ya da Android sistemine yükledi.

Sonra bu uyanık arkadaşlar “Yüz tanımayla telefonunuzu açabilirsiniz,” diyerek yeni ürünlerini müşterilerine satmaya başladı.

“Benimki daha teknolojik olacak!” diyerek aldığı telefonun daha taksidi bitmeden yenisiyle değiştiren teknolojisever insanlık yüzünü ve retinası da sisteme yüklemekte bir sakınca görmedi.

Yüklediği sosyal medya programları, telefonunun mikrofonu ve kamerasını da kullanmak için izin isteyince düşünmeden o izni de verdi.

Bütün bunlar ise WhatsApp’ın o korkunç(!) açıklamasından çok çok önce gerçekleşti.

Kusura bakmayın ama o gün giydiğiniz donunuzun rengine kadar en mahrem bilgilerinizi önünü arkasını düşünmeden yüklediğiniz sistemin, sizi bundan sonra rahat bırakacağını falan mı sanıyorsunuz? Hem de özellikle Facebook'tan paylaştığınız o saçma sapan bildirilere rağmen...

Yine kusura bakmayın ama çok safsınız!

Ben artık yanımda çalı çırpı taşıyacağım.

Duman adlı bir uygulama keşfettim. Onunla haberleşmeyi düşünüyorum.

Bu arada son teknoloji bilmem kaç megapikselli kameramla da, sizlerle bir hatıra fotoğrafı çektirmek istiyorum.

Gülümseyin!

Çekiyorum!